Karanlık Ahmer
PARANORMAL
Bu sayfada açıklanamamış ya da açıklansa da tüyleri ürpertmeyi baÅŸaran sıra dışı olaylara yer verilmiÅŸtir. İyi korkular :)



Waverly Hills

ABD'nin Kentucky eyaletinde yer alan, gizemli hastane 100 yılı aÅŸkın süredir ayakta. GeçmiÅŸte binlerce insanın akıl almaz iÅŸkencelere maruz kaldığı hastanede ÅŸimdilerde de pek çok paranormal olayın yaÅŸandığı iddiaları bulunuyor. Bina 1910 yılında hizmete açılmıştır. Hizmete açıldığında tedavisi bulunmayan tüberküloz hastalığı için çalışmalar yapılıyordu. Asıl olaylar bu hastalığın giderek yaygınlaÅŸmasıyla baÅŸlayacaktı. Hastanenin kapasitesi 400 kiÅŸiydi ama yatış yapan hasta sayısı 400'ü çoktan geçmiÅŸti. Bu durum ihmalkarlığı da beraberinde getirdi. MüÅŸkül durumdaki hastalarla ilgilenmemeye baÅŸladılar. Binlerce kiÅŸi hayatını kaybetti. Toplam ölen kiÅŸi sayısının 63.000 olduÄŸu söylenmektedir. Tüberküloz tedavisi bulunduktan sonra hastane kapatıldı. Herke bu lanet yerden kurtulduÄŸu için mutluydu ama asıl acı olaylar bir yıl sonra akıl hastanesi olarak hizmete girmesiyle baÅŸlayacaktı. Söylenenlere göre akıl hastalarına tedavi adı altında korkunç iÅŸkenceler yapılıyordu. Ölen insanlar ''Beden Tüneli'' adlı bir yerden geçirilip büyük ihtimalle yakılarak edebi yolculuÄŸa uÄŸurlanıyordu. Bu yüzden Beden Tüneli'nin en çok paranormal olayın yaÅŸandığı yerlerden biri olarak adlandırılması garip olmayacaktır. Olanlar sadece yardım bekleyen hastalara olmadı. 502 numaralı odada iki hemÅŸire intihar etti. Bu odada da paranormal olayların yaÅŸandığı ziyaretçiler tarafından rapor edilmiÅŸ. En büyük dileÄŸimiz buraya sıkışmış çaresiz ruhların bir an önce huzura ermesi.





​DYATLOV GEÇİDİ VAKASI
27 Ocak 1959 yılında Sovyetlerden, Ural DaÄŸları'nın kuzeyine bir keÅŸif için 9 üniversite öÄŸrencisi yola koyuldu. Hedefleri Gora Otorten Dağı'na ulaÅŸmaktı ama bu hayali asla gerçekleÅŸtiremediler. Vakanın adının Dyatlov olması grubun lideri Igor Dyatlov'dan gelmektedir. Tahmini döecekleri tarihin oldukça geçmesinden ve ailelerin yetkilileri sıkıştırmasından ötürü yetkililer harekete geçer. DaÄŸcıların çadırları 26 ÅŸubat günü içten dışa doÄŸru yırtılmış ÅŸekilde bulunur. İşin garip yanı çorapları, kıyafetleri, botları hala orada durmaktadır. Her ne olduysa panikle çadırı yırtarak kaçmışlardır. İlk iki ceset 27 ÅŸubat günü sedir aÄŸacının altındaki ateÅŸ kalıntılarının dibinde bulunur. Yura DoroÅŸenko ve Yuri KrivniÅŸenko. Yuri kendi parmak eklemlerinden bir kısmını diÅŸleriyle parçalamıştı. İkisi de iç çamaşırlarıylaydı. Vücutlarında soÄŸuk ısırığı olmuÅŸtu. Ayrıca elleri kahverengi, mor arası bir renge bürünmüÅŸtü. Onların ardından Igor Dyatlov bulundu. Üzerinde kıyafetleri vardı ama ayakkabıları yoktu. Bir aÄŸaç dalına sarılmıştı. Onun yakınında Zinayda Kolmogorova'nın cesedi vardı. Korkuyla çadırın olduÄŸu tepeye tırmanmaya çalışıyormuÅŸ gibi bir pozisyonda yatıyordu. SaÄŸ gövdesinde bir morluk vardı. Bir sopa izini andırıyordu. Ölüm nedenleri hipotermi olarak geçse de bazılarının vücutlarında soÄŸukla açıklanamayacak yaralar bulunuyordu. Grubun en utangacı ve en iyi koÅŸucusu Rüstem Slobodin, 5 Mart'ta kafatasında bir kırıkla bulundu. Üzeri diÄŸerlerine göre oldukça kalındı. Olay buraya kadar sineye çekilebilirdi ama asıl gizem diÄŸer dört cesedin üç ay sonra bulunmasıyla daha da arttı.Nikolai Thibeaux-Brignolle'un kafatası çatlamıştı. Aleksandr Kolevatov'un kulağının arkasında bir yara vardı ve boynu ters dönmüÅŸtü.
Lyudmila Dubinina ve grubun en yaÅŸlı üyesi Semyon Zolotaryov'un birden fazla kaburgası kırılmıştı. Ayrıca Zolotaryov'un kafatasının saÄŸ tarafında açık bir yara vardı ve kemiÄŸi görünüyordu. Daha korkuncu ise ikisinde de gözleri çıkarılmış ve Lyudmila'nın dili yoktu. İnsanlar bu vahÅŸeti kimin yaptığını sormaya baÅŸladıklarında akıllara oranın yerel halkı Mansi geldi. Bir süre yapılan sorgularda suçsuz oldukları anlaşıldı. Halk o gece gökyüzünde parlak nesnelerin uçuÅŸtuÄŸunu ve bunun kötü ÅŸans getirdiÄŸine inandıklarını söylediler. Vücutlarında rastlanılan radyasyon izleri de olayları daha çıkmaz noktalara götürmüÅŸtü. Askeri deneye mi maruz kalmışlardı yoksa yoksa Yeti saldırısına mı bilinmez. Ama birilerinin bildiÄŸi ve halkla paylaÅŸmak istemediÄŸi ÅŸeyler olduÄŸu kesin.




Philadelphia Deneyi
​
2. Dünya savaşını öngören Amerika hükümeti güvenlik gereÄŸi gemilerinin radara yakalanmamasını istiyordu. Bilim insanlarının da çalışmalarıyla proje, on yıl donra deney aÅŸamasına geldi.
​
1. deney: UUS Eldrige, Philadelphia Deniz üssü açıklarındaki deney mahaline gelmiÅŸti. İçerisi elektromanyetik alan oluÅŸturucu donanımla donatılmıştı. Bu deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti.
22 Temmuz 1943'te ÅŸalterler kaldırıldı. BeklendiÄŸi gibi gemi gözden kayboldu. 15 dakika sonra ÅŸalterler indirildiÄŸinde dumanlar tekrar belirdi ve gemi materyalize oldu. Ancak gemiye gönderilen telsiz mesajlarına cevap gelmiyordu. Gemiye çıkıldığında mürettebat hiç iyi deÄŸildi. Bazı mürettebat üyeleri korkuyla kendini gemiden atmış ölüsü ya da dirisi bulunamamıştı. Gemide kalanlar ise akıl saÄŸlığını kaybetmiÅŸti. 5 asker geminin metal gövdesiyle kaynaÅŸmıştı. İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmiÅŸti. Kalanlara tıbbi müdahale yapıldı. İleriki aÅŸamada bir takım açıklanamaz olaylar yaÅŸadıkları rapor edildi. Oldukları yerde birden gözden kaybolup tekrar görünebiliyorlardı. Duvarlardan geçebiliyorlardı. BirçoÄŸu duvarlara sıkışarak öldü. Bazıları ise birisi ona dokunana kadar kaskatı kesiliyordu. Hal böyle olunca bilim adamlarına, sadece radar görünmezliÄŸi istediklerini, optik görünmezliÄŸe gerek olmadığını bildirdiler.
​
2. deney: 28 ekimde aynı gemi üzerinde deney gerçekleÅŸtirmek için toplanıldı. Elektromanyetik jeneratörler tekrar çalıştırıldı. Gemi tekrar gözden kaybolmaya baÅŸladı. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu. Birden gözleri kör edecek kadar güçlü bir mavi ışık parladı ve gemi gözden kayboldu. Gemi, açıklanması güç bir ÅŸekilde birkaç saniye sonra altı yüz kilometre ötede Norfolk'ta görünür oldu. Birkaç dakikanın ardından eski yerine tekrar döndü. Elektronik kamuflaj yapmaya çalışırlarken ışınlanmayı baÅŸarmışlardı. Tabi ki böyle bir deneyi Amerika hükümeti asla kabul etmemiÅŸtir.




ŞEHRİBAN COŞKUNFIRAT CİNAYETİ
(TÜRKİYE'NİN İLK SATANİST CİNAYETİ)
13 Eylül 1999'da Türk halkı benzeri görülmemiÅŸ bir cinayete uyandı. 19 yaşındaki Åžehriban CoÅŸkunfırat, boÄŸularak ve boÄŸazı kesilerek öldürülmüÅŸtü. Bu genç kadın neler yaÅŸamıştı, bu aÅŸamaya nasıl gelinmiÅŸti?
​
Biraz geriye gidersek, Åžehriban'ın canına kıyan üçlünün lider Engin Aslan 16 yaşından itibaren satanizm ile ilgilenen biriydi. Metafiziksel varlıklara meraklıydı hatta onların kendisiyle iletiÅŸime geçtiÄŸine inanıyordu. Ailesi sıradan bir aileydi. Anlayacağımız üzere sorun ailesinde deÄŸildi. Engin uyumsuz ve aykırı bir tipti. Ne kadar uyumsuz olsa da sosyal çevresi olan ve dinlenen biriydi. Bundan da güç alarak satanizm öÄŸretisini insanlara anlatmaya karar verdi. 17 yaşındayken o dönemler sıkça takıldığı bir bara gitti. Amacını anlatacağı 22 yaşındaki Ömer Çelik ile tanıştı. Ömer askerden yeni gelmiÅŸti. Ömer Çelik çevresi tarafından baÅŸarısız görünen bir adamdı. Engin bildiklerini Ömer'e anlatmaya baÅŸladı. İletiÅŸime geçtiÄŸini ve ÅŸeytan efendisini anlattı. Ama Ömer kendisinden yaÅŸça küçük bu çocuÄŸun dediklerine inanmakta güçlük çekiyordu. Ömer'in kanıta ihtiyacı olduÄŸunu gören Engin cebinden çıkardığı fotoÄŸrafları Ömer'in önüne koydu. Gördükleri karşısında dehÅŸete düÅŸmüÅŸtü. FotoÄŸraflarda satanizm ayini ve iÅŸkence edilmiÅŸ kediler vardı. Ömer gördüklerini idrak etmeye çalışırken Engin'in aÄŸzından anlamsız kelimeler çıkmaya baÅŸladı. Ömer ne yaptığını sorduÄŸunda cinlerle iletiÅŸimde olduÄŸunu söyledi. Bütün bu olaylar Ömer'in kabul edilme arzusuyla birleÅŸince Engin'in iÅŸine gelmiÅŸti. EÄŸer isterse çırağı olabileceÄŸini söyledi. Ömer, Engin'e ne kadar itaatkar ve sadakatli olduÄŸunu kanıtlamalıydı. Ertesi gün eski bir fabrikada buluÅŸtular. Burası fotoÄŸraftaki ayin yerlerinden birisiydi. Engin yere bir pentagram çizdi. Ardından bir kediyi kurban etti. Ömer'e soyunması gerektiÄŸini söyledi. Hiç karşı çıkmayarak hızla soyundu. Daha sonra Engin'in emriyle bodrum katına gitti. Bodrum oldukça karanlık ve soÄŸuktu. Ömer, elinde bir mumla korkuyla bekliyordu. Bir süre sonra kırmızı gözler gördü. Aniden bir acı hissetti. Elinden koluna kadar uzanan bir yanık izi oluÅŸmuÅŸtu. Bu ÅŸekilde sadakatini kanıtlamış oldu. Bugünden sonra daha yakın oldular. Nerdeyse her gün buluÅŸuyorlardı. Ama Engin bir kiÅŸinin daha aralarına katılması gerektiÄŸini düÅŸünüyordu. Ona göre efendisi öyle isterdi. Ortaköy civarlarında yirmili yaÅŸlarındaki genç bir kadını gözüne kestirdi. Ömer'in dediÄŸine göre Engin bu genç kadının yanına gitmiÅŸ ve kulağına bir ÅŸeyler fısıldamıştı. Bu kadın Zinnur GülÅŸah Dinçer idi. Üçlü kısa sürede kaynaÅŸtı. Zinnur metafiziksel varlıklarla ok ilgilendiÄŸi için Engin'in öÄŸretileri ona pek de yabancı gelmedi. Aynı Ömer gibi sadakat sınavından geçmesi gerekiyordu. Ertesi gün yine aynı fabrikada buluÅŸmak için sözleÅŸtiler. BuluÅŸtuklarında aynı atmosfer onları bekliyordu. Engin Zinnur'a soyunmasını söyledi. Kadın hiç beklemeden soyundu. Pentagram yıldızının üzerine yatmasını emretti. Engin yine bir kedi kurban etti. Daha sonrasında ise Zinnur ve Ömer'i cinsel iliÅŸkiye zorladı.
​
Peki bu üçlünün yolu Åžehriban ile nasıl kesiÅŸmiÅŸti? Åžehriban Taksim'de ailesine destek olmak amacıyla bir pizzacıda çalışıyordu. İş çıkışı da buralardaki mekanlara gidip günün yorgunluÄŸunu atıyor ve eÄŸleniyordu. Ne yazık ki Engin ve Ömer de sık sık buralara gelirdi. Åžehriban'ın çok arkadaşı yoktu. Bir ÅŸekilde onunla arkadaÅŸ olmayı baÅŸardılar ve kendi öÄŸretilerini anlatmaya baÅŸladılar. Maalesef bekledikleri sonucu Åžehriban'dan alamadılar. Ateist olduÄŸunu ve böyle ÅŸeylere inanmadığını söylemiÅŸti. Anlatılanlara göre amacı sadece arkadaÅŸ olmaktı. Yanlarına Zinnur'un da gelmesiyle kıskançlık krizine girdi. Özellikle Engin'i çok kıskanıyordu. Dörtlü Ortaköy sahilinde takılıyordu. O sıralar büyük bir deprem olmuÅŸtu. Artçı depremler de ara sıra devam ediyordu. Ormana geçtiler. Engin, o gün de deprem olacağını söyledi. DediÄŸi gibi de oldu. Bunun üzerine bunun bir iÅŸaret olduÄŸunu ve ÅŸeytanın kurban istediÄŸini söyledi. Kurban olarak Åžehriban'ı seçmiÅŸti. Åžehriban ne olduÄŸunu anlamadan saldırıya uÄŸradı ve oracıkta hayatını kaybetti. Genç kadının ölü bedenine cinsel saldırıda bulundular. Mahkemede söyledikleri iddialara göre daha nüfusa kaydolmamış yeni doÄŸan bebekleri de hastaneden kaçırıp kurban ediyorlardı. Åžehriban'ın cansız vücudu Ortaköy mezarlığında yarı gömülmüÅŸ ÅŸekilde bulundu. Olaydan bir gün önce Ömer ile görüldüÄŸü için üçlünün yakalanması zor olmadı. Mahkeme onlara müebbet hapis cezası verse de ceza sonradan 16 yıla indirildi ve 2015 yılında tahliye oldular. Zinnur İsviçre'ye kaçtı ve ayinlerine devam etti. Ömer ve Engin'in ne yaptığı ÅŸu an için bilinmiyor.



Cin Padişahları
Cinler aleminde dört büyük padiÅŸah vardır. Bunlar: PadiÅŸah Taykel, PadiÅŸah Marezin, PadiÅŸah Kemtamin, PadiÅŸah Kasveretin. Bu dört padiÅŸahın altında günlere hükmeden yedi padiÅŸah bulunur. Bunlar ise: Mürre, ÅžemharuÅŸ, Mihrez, Müzheb, Burkan, Ebyab, Meymun Ebu Nuh'tur. Bu padiÅŸahlar toplan 378 kabileye hükmederler. Her bir padiÅŸaha 54 kabile düÅŸer. Bunların dışında hiçbir padiÅŸahın emrine girmeyen 42 kabile daha vardır. Sadece Mihrez'e her kabileye hükmedebilme hakkı verilmiÅŸtir. Bu padiÅŸahlara kısaca göz atalım:
​
Pazartesi gününün padiÅŸahı Abdullah el-Hiyem ibni Ehlim Mürre: Müslüman olup adını Yusuf olarak deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Çadırı yündendir. Hizmetlileri beyaz giyer. Mekanı Mardin'in Nusaybin ilçesidir. 150 cm olduÄŸu söylenmektedir. ÅžimÅŸek hızına sahiptir.
​
Salı gününün padiÅŸahı Mihrez el-Ahmer: Çadırı yündendir hizmetlileri kırmızı giyer. İblisin çocuklarından biridir. Kafirdir. İnsanlardan nefret eder bu yüzden insan kılığına girmez. Bir ortama geldiÄŸi burun kanamasından ya da suların çekilmesinden anlaşılabilir.
​
ÇarÅŸamba gününün padiÅŸahı Burkan: Çadırı yündendir. Hizmetlileri sarı giyer.
​
PerÅŸembe gününün padiÅŸahı ÅžemharuÅŸ: Çadırı yündendir. Hizmetlileri beyaz giyer. Bilge bir cindir. Görüntü itibariyle insana benzer. Görevi altın, hazine gibi iÅŸlere hakimlik yapmaktır.
​
Cumartesi gününün padiÅŸahı Meymun Ebu Nuh: Çadırı yündendir. Hizmetlileri siyah giyer. Uranüs'ün yeryüzü cinidir. GörünüÅŸ olarak oldukça yaÅŸlıdır ve elinde asa ile gezer. Çenesinde yedi kıl vardır. Kuyu kenarları ve harabe yerlerde dolaşır. Uçma özelliÄŸine sahiptir.
​
Pazar gününün padiÅŸahı Ebu Abdullah Müzheb: Çadırı yündendir. Hizmetlileri beyaz giyer.
​
PadiÅŸah Ebyab hakkında pek bir bilgi bulunmamaktadır. Aynı ÅŸekilde Kasveretin için de. Bu yüzden bu padiÅŸahlara cinler aleminin istihbarat müsteÅŸarı diyorum. DiÄŸer cin padiÅŸahlarına bakalım:
DenaheÅŸ: Gezici cinlerdendir. Halkı halüsinasyon ve vesvese gücüne sahiptir. Rüyalara hükmedebildiÄŸi için gerçek yüzünü kimse bilmez.
​
Fekacin Meğmet: Davetlere en hızlı katılan cinlerden biridir.
​
Kemtamin: En korkunç cin kralların biridir.
​
Marezin: Arap yarımadasındaki en büyük cin padiÅŸahlarından biridir. SavaÅŸçı bir görüntüsü vardır. Güçlü bir orduya sahiptir. Davetlere omuzlarda taşınarak katılır.
​
Taykel: Çok güçlü bir cin ordusuna sahiptir. Emrinde daÄŸlar kadar cin vardır. Bu cin dört elementten meydana geldiÄŸi için çıplak gözle az da olsa yoÄŸunlaÅŸarak kiÅŸilere görülebilir.
​
Se'nik: İfritlerden oluÅŸan bir ordusu vardır. Diktatör bir yapıya sahip olduÄŸu için kontrol edilmesi güçtür. Tahtına oturmuÅŸ orta yaÅŸlarda bir insan görünümündedir.
​
​
​




CİN KABİLELERİ - YAKAZA
Bizim uygarlığımıza ayak uydurmuÅŸ avcı ve toplayıcı bir kabiledir. Uçurum kenarlarında yaÅŸarlar. İnsan ve hayvan kılığına girebilirler. Cinsel iliÅŸki ve ikna kabiliyetine sahiptir. Åžeytanın yolundan gittikleri söylenir. Kitabül Azazil'de bu kabileden bahsedilir. Birbirlerine baÄŸlılıkları ile bilinirler. Halk arasında karabasan olarak da bilinirler. İnsanların rüyalarına girmeyi en iyi baÅŸaran cin topluluÄŸudur.
Yakaza (يقظه) kelimesinin 2 anlamı vardır. 1. anlamı; uyanıklık, 2. anlamı; ÅŸuuru ayakta tutan, hafıza ve hassasiyeti azami seviyede tutma halidir. Yakaza hali, uykuyla uyanıklık arasında bir hâldir.[2] Bu hal üzere görülenler, uyanıkken görülenlerden daha net ve daha kesindir. Uyanıkken görülenler üstünde kiÅŸinin kendi varlık gölgesi düÅŸer ki onu gerçeÄŸinden bulanıklaÅŸtırır.[3] Cürcanî, bunu ÅŸöyle tanımlar: "Hak'tan gelen ve zecrden (yasaktan) neyin kastedildiÄŸini bildiren idrâke, yakaza denir.

CİN KABİLELERİ - YAKAZA
Bizim uygarlığımıza ayak uydurmuÅŸ avcı ve toplayıcı bir kabiledir. Uçurum kenarlarında yaÅŸarlar. İnsan ve hayvan kılığına girebilirler. Cinsel iliÅŸki ve ikna kabiliyetine sahiptir. Åžeytanın yolundan gittikleri söylenir. Kitabül Azazil'de bu kabileden bahsedilir. Birbirlerine baÄŸlılıkları ile bilinirler. Halk arasında karabasan olarak da bilinirler. İnsanların rüyalarına girmeyi en iyi baÅŸaran cin topluluÄŸudur.
Yakaza (يقظه) kelimesinin 2 anlamı vardır. 1. anlamı; uyanıklık, 2. anlamı; ÅŸuuru ayakta tutan, hafıza ve hassasiyeti azami seviyede tutma halidir. Yakaza hali, uykuyla uyanıklık arasında bir hâldir.[2] Bu hal üzere görülenler, uyanıkken görülenlerden daha net ve daha kesindir. Uyanıkken görülenler üstünde kiÅŸinin kendi varlık gölgesi düÅŸer ki onu gerçeÄŸinden bulanıklaÅŸtırır.[3] Cürcanî, bunu ÅŸöyle tanımlar: "Hak'tan gelen ve zecrden (yasaktan) neyin kastedildiÄŸini bildiren idrâke, yakaza denir.

YEŞİL ÇOCUKLAR
Hasat zamanında bir gün Woolpit köylüleri köye adını veren bir kurt çukurunun (kurtları yakalamak için kullanılan devasa çukurlar) yanında duran iki garip çocuk keÅŸfeder. YeÅŸil çocuklar, köylülere garip garip bakıyorlardı. Köye tamamen yabancılardı. Derileri tamamen yeÅŸildi ve tek bir İngilizce sözcük bilmiyorlardı. Renkleri farklı olduÄŸu için köylüler aç olduklarını düÅŸündü ve onlara ekmek getirdiler. Ama çocuklar ekmeÄŸe karşı iÅŸtahsız görünüyordu. Renklerinden hareketle çocuklara yeÅŸil fasulye verince afiyetle yediler. Beden diliyle anlaÅŸmaya çalıştılar. Çocukların buraya nasıl geldiklerini bilmediklerini, tek hatırladıklarının babalarının sığırlarını otlatırken kaybolduklarını ve yollarını bulmaya çalışırken birden kendilerini kurt çukurunun yanında buldukları olduÄŸunu anlattılar. Ne yapacaklarını bilemeyen köylüler onları baÅŸ toprak sahibi Sir Richard de Calne'a götürdü. Richard, çocukların evinde kalması teklifini kabul etti. Sir Richard, çocukların evde kalmasını kabul etti. Çok geçmeden erkek çocuk hastalandı ve öldü. Kız yavaÅŸ yavaÅŸ saÄŸlığına kavuÅŸtu ve yediÄŸi besinlerin etkisiyle cilt rengi normal bir hal aldı. İngilizce konuÅŸmayı öÄŸrendi ve Agnes adıyla vaftiz edilip komÅŸu Norfolk ilçesindeki King's Lynn'de bir adamla evlendi. Kız İngilizce öÄŸrendikten sonra köylülere gerçek kökenini anlattı. O ve erkek kardeÅŸi, güneÅŸin olmadığı, sürekli bir alacakaranlığın olduÄŸu ve sakinlerinin onlar gibi yeÅŸil olduÄŸu 'Saint Martin Ülkesi'nden gelmiÅŸti. O ve erkek kardeÅŸinin kazayla girdiÄŸi ve diÄŸer ucundaki "parlak güneÅŸ ışığı"nı takip ederek çıktığı bir maÄŸarayı anlattı.


Fairmont Banff Springss Oteli
Springss Otel, Kanada Pasifik Demiryolu’nun kıtalararası hatların kullanımını arttırmak için tasarlanmıştır. Korkutucu bir üne sahip olan Banff Springs Otel, 1888 yılında kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. Açıldığı yıllarda Kuzey Amerika’daki en iyi tatil noktalarından biri olarak deÄŸerlendirilen bölgenin etrafı daÄŸlarla çevrilidir. Ayrıca Bow ve Spray Nehri otelin tam da dibinde bulunmaktadır.
Otelin en ünlü hayalaetlerinden biri Hayalet Gelin'dir. Madeni paralara bile basılmıştır. Hayaletin ortaya çıkışı 1920'lere kadar dayanıyor. DüÄŸününü bu otelde yapmaya karar veren çiftin vahim olayını baz alıyor. Merdivenlerden inerken mumdan sıçrayan ateÅŸle alev alan gelin düÅŸerek hayatını kaybediyor. Bu olaylardan sonra ziyaretçiler ve çalışanlar merdivenlerden inen ve balo salonunda dans eden beyaz elbiseli bir kadın gördükleri söylüyorlar. Hatta ÅŸimdilerde düÄŸün yapıldığında ziyaretçiler yanık kokusu bile alıyormuÅŸ.
​
DiÄŸer ünlü hayalet, 1960- 1970 arasında otelde görevli olan Kapıcı Sam. 1975'te ölmesine raÄŸmen hala otelde görülmeye devam ediyor.
​
Ziyaretçiler 692 numaralı odada yastıklarının baÅŸlarının altında çekildiÄŸi ÅŸikâyetinde bulunuyorlar. Hatta bazıları yataktan atıldığını söylüyor. 873 numaralı oda ise en garip oda. Kapısı mühürlü olan odada bir adamın intihar ettiÄŸi, intiharından önce de karısını ve çocuÄŸunu öldürdüÄŸü söyleniyor. Çığlık seslerine uyanan ziyaretçiler duvarda kanlı el izleri gördüklerini söylüyorlar. Ancak otel yönetimi tarafından böyle bir olayın olmadığı söyleniyor.


Reichenstein Kalesi
Kale 11. yüzyılda inÅŸa edilmiÅŸtir. KomÅŸu bir köyü korumayı amaçlıyordu, ancak uzun bir süre, hala oraya musallat olduÄŸu söylenen bir soyguncu ÅŸövalyenin kalesi olarak anılmaktadır. Kalede yaÅŸayan önemli isimlerden birisi 1200'lerin sonunda gelen Dietrich von Hohenfels idi. Hırsız bir barondu. Kendisi de bir hırsız olan Philip von Hohenfels'in üçüncü oÄŸlu olarak Reichenstein Åžatosu'nda büyümüÅŸtü ve baÅŸka bir yaÅŸam biçimi bilmiyordu. Dietrich von Hohenfels, dokuz oÄŸluyla birlikte yaÅŸadı ve Ren Nehri'nde geçen gemilerden çaldığı tüm zenginliklerini istiflemek için kaleyi kullandı. Soyguncu baron ve diÄŸer ÅŸövalyeleri, ÅŸimdi haklarında anlatılan hikayelere göre, tebaasını suistimal ettiler, karılarını çaldılar ve tüccarları ve savunmasız gezgin kadınları soydular. 1273 yılında seçilen lider, bu baron gibi soyguncu olan diÄŸer baronları da durdurmak için seferlerine baÅŸladı. Sonunda soyguncu baron ve ÅŸövalyeleri yakalandı ve 1282'de tüm kale lider tarafından kuÅŸatıldığında suçlarının bedelini ödemek zorunda kaldılar. Bu bedelin çeÅŸitli varyasyonları vardır. Bazıları, Dietrich von Hohenfels'in eÅŸi Agnes ile birlikte Reichenstein Kalesi kuÅŸatmasından kaçmayı baÅŸardığını, ancak ÅŸövalyelerinin geri kalanının asıldığını söylüyor. Ancak kötü davrandıkları tebaası onları öldürdüÄŸünden uzun yaÅŸamadıkları, iÅŸledikleri suçlar yüzünden ruhlarının kalede dolaÅŸtığı söylenmektedir. BaÅŸka bir versiyon, Dietrich von Hohenfels'in dokuz oÄŸluyla birlikte kuÅŸatma sırasında öldüÄŸünü anlatır. Bu versiyonda Hohenfels, oÄŸullarının hayatları için yalvarmıştır, ancak talebi reddedilmiÅŸtir. Hepsi baÅŸları kesilerek idam edilip kalenin içindeki ÅŸapele gömülmüÅŸtür. Hohenfels'in baÅŸsız hayaletinin hâlâ Reichenstein Åžatosu'na musallat olduÄŸu söylenmektedir. Son varyasyona göre ise baron lider ile ilgilidir. Baron lidere yalvardığında kendisine bir meydan okuma verildi. OÄŸullar yan yana dizildi ve baronun başı kesildi. Kesik baÅŸlı baron yanından geçebildiÄŸi kadar çocuÄŸunun canını kurtaracaktı. Hepsinin yanından geçebildi ve oÄŸullar bağışlandı.

Gonjiam Psikiyatri Hastanesi
Gonjiam Psikiyatri Hastanesi, Seul'ün dışındaki küçük Gwangju ÅŸehrinin yakınında, bir dağın eteÄŸindeki bir yerleÅŸim bölgesinde bulunan bir binaydı. Kapılarını ilk olarak 1961'de açtı ve Temmuz 1996'ya kadar tam olarak çalıştı. Üç katlı hastanede hemÅŸireler hastalara baktı ve beklendiÄŸi gibi doktorlar vizitlerini yaptı. Ancak son on yılda her ÅŸey sarpa sarmıştı. Anlatılan hikayeler birçok hastanın bir sebep sunulmaksızın vefat haberleriyle baÅŸlıyordu. Vefat eden hastaların yanı sıra çeÅŸitli odalarda ölü bulunan personeller de vardı. Tıbbi bir bakışla enfeksiyon olduÄŸunu düÅŸündüler ama iÅŸler düÅŸünüldüÄŸünden çok daha farklıydı. DelirmiÅŸ hastane sahibi birçok hastayı ve personeli tutsak etmiÅŸ ve öldürmüÅŸtü. Kayıp personel için hükümet soruÅŸturma yapmaya geldi ve kendisi ABD'ye kaçtı. Hastane kapatıldı. Bunun üzerine hastane müdürü canına kıydı. Yerlilere göre, terk edilmiÅŸ binadan gelen çığlıklar ve karanlık hastanenin etrafında gizlenen gizemli figürlerin akıl hastanesinin perili ruhları olduÄŸuna inandıkları duyulmuÅŸtu.

DEAR DAVID
7 AÄŸustos 2017 tarihinde Adam Ellis adlı bir çizerin Twitter hesabında paylaÅŸtığı bir tweet ile baÅŸladı. ''Evim ölmüÅŸ bir çocuÄŸun hayaletiyle lanetlendi ve bu çocuk beni öldürmeye çalışıyor.''
İlk zamanlar bu çocuÄŸun hayaletini rüyasında görmesine raÄŸmen sonraki attığı tweetlerden gerçek dünyaya geçtiÄŸini kendince ispatlamaya baÅŸladı. ''Onu ilk gördüÄŸümde uyku felci geçiriyordum ve odamdaki sallanan yeÅŸil sandalyenin üzerinde yatağımın ucunda bir çocuk gördüm.'' ''Birkaç gün sonra baÅŸka bir rüya gördüm. Kütüphanedeydim. Küçük bir kız bana yaklaÅŸtı ve Sevgili David'i gördün mü, diye sordu. O kim diye soruÄŸumda o öldü. Sadece gece yarısı ortaya çıkar ve eÄŸer ona Sevgili David dersen iki soru sorma hakkın olur. Fakat asla üçüncü soruyu sorma yoksa seni öldürür, dedi.'' Aradan birkaç hafta geçtikten sonra Adam, Sevgili David'i tekrar rüyasında görür ve nasıl öldüÄŸünü sorar. Bir maÄŸazadaki kazayla cevabını alır. Adam, maÄŸazada ne olduÄŸunu sorar. David, başına bir raf düÅŸtüÄŸünü söyler.
Aradan birkaç ay geçmiÅŸ Adam üst kata taşınmış, David'in onun izini kaybettiÄŸini hiçbir ÅŸey yaÅŸamadığını tweet atar. Bir gece adamın kedileri oldukça garip davranmaya ve tam gece on ikide dış kapının önünde dikilmeye baÅŸlarlar. Kedileri sakinleÅŸtiremeyen adam çareyi kapının önüne tuz dökmekte bulur. Bir süre hiçbir ÅŸey yaÅŸamaz. Polaroid kamerasıyla evinin çeÅŸitli yerlerini çekmeye baÅŸlar. FotoÄŸraflar bembeyaz ya da simsiyah çıkmaya baÅŸlar.
David'i görmesinden dört ay sonra uyku felci sırasında (!) hareket etmeyi baÅŸarır ve telefonunu alıp birkaç poz çekerek David'i yakalar.
Ayrıca evinde haberdar olmadığı bir kapı bulur. Bu kapının ardından çocuk ayakkabısı ve misketler çıkar.
Bu hikaye gerçek midir bilmiyoruz ama zamanında Twitter gündemini epey meÅŸgul ettiÄŸi kesin.

