Karanlık Ahmer
EFSANELER
'' Korkulacak tek ÅŸey korkunun kendisidir. ''
YeÅŸil Adam efsanesi
Yıllardır süre gelmiÅŸ bir olay olmasına karşın YeÅŸil Adam aslında bizlerden biri. Daha önce böyle bir ÅŸey duymadıysanız gelin ben size efsaneyi anlatayım: Ohio eyaletinin sakinleri gece dışarı çıkmaya korktuklarını çünkü yeÅŸil ve garip bir varlığın göründüÄŸünü eyalet polisine iletince polisler kolları sıvadı. Bir süre gizli ÅŸekilde operasyon yürüten polisler iÅŸin aslında çok daha farklı olduÄŸunu anlayacaktı. Yaratık olarak adlandırılan ''ÅŸey'' bir insandı. Adı Raymond Robinson idi. 8 yaÅŸlarındayken elektrik direÄŸine tırmanmış ve elektrik çarpması sonucu bu hale gelmiÅŸti. Gün içerisinde garip bakışlar ve alaycı tavırlardan rahatsız olduÄŸu için gece yürüyüÅŸlerini tercih etmekteydi. Polis elbette gerekli açıklamayı halka yapmış olsa da bu korkunç olay elbette yaramaz çocukları olan ebeveynlere yaradı. Peki neden adı YeÅŸil Adam idi? Bu konu hakkında iki hipotez vardır. Birincisi kazadan dolayı vücudunun koyu yeÅŸile dönmesi, ikincisi ise sürekli yeÅŸil kıyafetler giymesidir.


KARAKONCOLOS
Özellikle Trakya ve Karadeniz bölgesinde sıklıkla inanılan bir varlıktır. Anlatılanlara göre varlık siyah renkte ve oldukça çirkindir. Kendi inisiyatifine göre çeÅŸitli büyüklüklere eriÅŸebilir. Kış gecelerinde gezdiÄŸi bilinir. Kış ayının zemherisinde sokaklarda dolaşır karşılaÅŸtığı kiÅŸiye ''Nerden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?'' gibi sorular sorar. VerdiÄŸiniz cevabın içerisinde ''kara'' kelimesinin geçmesi kurtulmanız için yeterlidir. EÄŸer bu kurtuluÅŸ yolundan habersizseniz tarakla size saldırır, yaralar hatta öldürür. Sırf bu yüzden kış vakitlerinde evlerdeki taraklar kaldırılır. Kötülük cini olduÄŸuna inanılır. Bunun yanında zararsız (!) olduÄŸu da söylenir. Karakoncolos'tan korunmanın bir diÄŸer yolu da Yılın belli günlerinde yapılan kutlamalardır. İnsanlar, Karakoncolos kostümü giyip kapı kapı gezerler ve insanları korkuturlar. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde kendisinden söz edilir. Farklı olarak olarak sadece kış aylarında deÄŸil diÄŸer aylarda da görünebileceÄŸi detayıdır. EÄŸer bir kış vakti tüylü, siyah ve iki ayağının üzerinde duran, hayvana benzeyen bir ÅŸey size yaklaşıp soru sorarsa ne içinde ''kara'' kelimesinin geçtiÄŸi cümleler kurmayı unutmayın :)


LIMINAL LAND'DEKİ ANOMALİLER
Son günlerde NMSP ( New Meksiko Eyalet Polisi) , Liminal Land Park'ta bir dizi anormal olaylarla karşılaÅŸtı. Bu bilgilerin Lake Valley bölge Hastanesi tarafından belirtilen çok sayıda yüz deformitesi vakasına baÄŸlı olduÄŸu düÅŸünülüyor. Görsel tasvirler genel izleyici kitlesi için uygun görülmediÄŸinden LVVT bu vakalı yerel televizyonlarda ele almayı reddetti. Ortaya çıkan sonuçlar oldukça korkunç ve ilginçti.
​
Rick Ackerman : 42 yaşında bir satış temsilcisi. SaÄŸlık geçmiÅŸinde hafif anksiyete olduÄŸu rapor edildi. Rick, eÅŸi ve üç çocuÄŸuyla 1988 temmuzunda Liminal Land'i ziyarete geldi. Liminal Land anomalisine tek başına binmek için ailesinden kaçtığı iddia ediliyor. Rick'in ölüm nedeni bir sonraki duyuruya kadar soruÅŸturma altında.
​
Lina Sorenson : 44 yaşında bir öÄŸretmen. SaÄŸlık geçmiÅŸinde herhangi bir rahatsızlığa ulaşılmadı. 1984 kışında birinci sınıf öÄŸrencilerini Liminal Land'e götürdü. Oradayken Lina, çocukları Parkın Cennet Oyun Odalarına götürmeye karar verdi. Lina, aniden binayı arka çıkıştan terk etmeden önce yedi dakika çocuklarla kaldı. Çocuklar sekiz saat yalnız kaldılar ve ayrıldığını hiç fark etmediler. Lina'nın cesedi, Liminal Land anomalisinin arkasındaki kirli bir alanda keÅŸfedildi. Lake Valley Polisi olay yerindeki bulguları detaylandırmayı reddediyor.
​
Maria Ramos: 48 yaşında bir yönetmen. SaÄŸlık geçmiÅŸinde artrit (eklemlerde kızarıklık ve ÅŸiÅŸlik) rahatsızlığı var. Maria, 1982 kasımında Liminal Land'i tek başına ziyaret etti. İddiaya göre Maria, Liminal Land anomalisine gitmeden önce dönme dolaba bindi. O gün, Liminal Land anomalisinin onarım için kapatıldığı bildirildi. Park çalışanları, sürüÅŸ kontrollerinin yakınında bir kadın gördüÄŸünü hatırlıyor ama onu sorgulamak ya da durdurmak için hiçbir ÅŸey yapmadılar. Kısa bir süre sonra yolculuÄŸun baÅŸladığı ve kadının en arkadaki vagona bindiÄŸi bildirildi. Liminal Land anomalisinin hatalı bir arıza emniyeti nedeniyle kapatıldığı ve yolculuÄŸun seans başına birden fazla kez çalışmasına neden olduÄŸu iddia edildi. O gün sürüÅŸ 26 dakika boyunca aralıksız sürdü. Maria'nın olayı, Liminal Land anomalisinin bilinen ilk ölümüne iÅŸaret ediyor. NMSP (New Mexico Eyalet Polisi) tarafından yürütülen soruÅŸturma devam etmektedir.



LA LLORONA
La Llrorona, kelime anlamıyla ''aÄŸlayan kadın'' demek. Meksika'da çocukları korkutmak için üretilmiÅŸ bir efsane. Kendi çocuklarını gölde boÄŸuk intihar ettikten sonra ruhu arafa sıkışan bir anneyi temsil ediyor. Çocuklarının acısıyla aÄŸlayan bir anne... Efsanenin birçok varyantı bulunmaktadır. Kimi varyantlar kehanetlere ve kutsal varlıklara kadar uzanıyor. Bunlardan birisi Aztek kültüründeki doÄŸurganlık tanrıçasına kadar uzanıyor. En yaygın varyanta göre Maria isimli köylü kadın zengin bir adamla evleniyor. Mutlu evliliklerinden iki çocukları oluyor. Maria bir gün çocuklarıyla birlikte nehir kenarına gittiÄŸinde kocasını genç ve güzel bir kadınla görüyor. Gördükleri karşısında öfke nöbeti geçiren Maria çocuklarını nehirde boÄŸarak öldürüyor. Kendine geldiÄŸinde vücudunu büyük bir acı ve ıstırap kaplıyor ve ömrünün sonuna kadar nehir kenarında aÄŸlıyor. DiÄŸer bir varyasyona göre Maria, çocuklarıyla ilgilenmediÄŸi için onların ölümüne neden oluyor ve lanetleniyor. LanetlendiÄŸi için ne ölüyor ne de hayatta kalıyor. Biz buna araf diyoruz. Günümüz Meksika'sında , intikam almak amacıyla diÄŸer insanların çocuklarını öldüren korkunç bir varlık olarak görülüyor. Ayrıca La Llorona'nın aÄŸladığını duyan kiÅŸinin yakın zamanda öleceÄŸine inanılıyor. 2019 yılında adına bir film yapıldı. Ayrıca bu efsaneden ilham alarak Chavela Vargas, La Llorona adlı ÅŸarkıyı yapmıştır.
​
'' Herkes bana zenci diyor, Llorona
zenci ama sevimli
herkes bana zenci diyor, Llorona
zenci ama sevimli
ben yeÅŸil biber gibiyim, Llorona
acı ama lezzetli
ben yeÅŸil biber gibiyim, Llorona
acı ama lezzetli
Vay bana, Llorona Llorona
Llorona beni ırmaÄŸa götür
beni ÅŸalınla ört, Llorona
çünkü soÄŸuktan ölüyorum
Seni sevdiÄŸim için seviyorsun, Llorona
daha çok sevmemi istiyorsun
eğer sana yasamımı verseydim , Llorona
ne kadar çok severdin?
çok sever miydin?



Tomino'nun Cehennemi
Tomino'nun Cehnnemi, yüksek sesle okunduÄŸunda lanetleyen hatta öldürdüÄŸüne inanılan bir ÅŸiirdir. Bu ÅŸiir ünlü Japon ÅŸair Yomota Inuhiko tarafından 1. Dünya Savaşının sonunda yazılmıştır. Åžiirin bir askerin savaÅŸta çektiÄŸi acıyı betimlediÄŸine inanıyorlardı. Bir süre sonra ÅŸiirin ÅŸöhreti arttı. Çünkü insanlar ÅŸiiri okuduktan sonra baÅŸlarına türlü olaylar geldiÄŸini ve kayıplar yaÅŸadıklarını iddia ediyorlardı. Yomota, Fransa'da akademisyenlik yapmış ve Fransız edebiyatından büyük derecede etkilenmiÅŸti. Çalışmalarında ÅŸifreler ve semboller kullanıyordu. Hedef kitlesi çocuklardı. Tomino'nun cinsiyeti ÅŸiirde belirtilmemiÅŸti. Bir kısım kız olarak bir kısım erkek olarak düÅŸündü. Tomino'nun tacizci bir ailenin kızı olduÄŸu fikri daha yaygın bir efsaneydi. Söylenene göre Tomino içinde yaÅŸadığı tüm acıları ÅŸiire yansıtmıştı. Ailesi ÅŸiiri okuduktan sonra sinirlendi ve onu oldukça karanlık ve soÄŸuk bir mahzene kitledi. Tomino'yu haftalarca aç ve susuz bıraktılar. Sonunda bu saÄŸlıksız koÅŸullara dayanamayarak bronÅŸitten öldü. O zamandan beri kızın laneti ÅŸiiri yüksek sesle okuyanların peÅŸini bırakmadı. BaÅŸka bir efsanede Tomino, kız kardeÅŸlerinin ona eziyet ettiÄŸi bir kızdı. Bundan zarar görüp canı yandı ve neler hissettiÄŸi hakkında bir ÅŸiir yazdı. BaÅŸka bir efsanede ise Tomino, ailesini öldüren katil bir kızdır. Bir baÅŸka efsaneye göre bilinmeyen bir suç yüzünden cehennemin en alt katına giden bir çocuÄŸu anlatır.
Öncelerde ÅŸiiri okuyanlarda ÅŸiddetli baÅŸ aÄŸrıları, kas spazmları, halsizlik ve çeÅŸitli kazalar göründü. Sonradan her ÅŸey daha da korkunçlaÅŸtı. Söylenene göre ÅŸiiri okuduÄŸu için ölen ilk kiÅŸi bir kız öÄŸrenciydi. Sonrasında Taro adlı bir erkek çocuk ile ilgili öyküler anlatılmaya baÅŸlandı. Taro, ÅŸiirin bir kopyasına sahipti. ArkadaÅŸlarının bundan haberi oldu ve Taro'yu köÅŸeye sıkıştırıp sesli okuması için zorladılar. Sınıfta okuduÄŸu zaman bir ÅŸey olmamıştı ama okuldan sonra karşıdan karşıya geçerken hızla gelen bir kamyonun altında kalarak öldü. Åžiir hakkındaki en ünlü ölüm bir yönetmene ait olandı. Suji Tereyama, 1974'te Tomino'nun Cehennemi hikayesine dayanan Kırsalda Ölmek adlı bir film çekti. 1983 yılında ünlü yönetmen ani ve sebepsiz bir ölüme kurban gitti. 2004 yılında Japon yazar Yumoto İniyiko, Tomino'nun Cehennemi'ne dayanan bir kitap yayınladı. Unutulan bu efsane günümüze kadar ulaÅŸmış oldu.




YEDİKULE ZİNDANLARI
Tarihi kayıtlarda bu yapının devlet evraklarının saklandığı, yerli ve yabancı esirlerin hapsedildiÄŸi bir yer olduÄŸu yazmaktadır. Yedikule zindanlarıyla ilgili birçok hikaye bulunmaktadır. Bu hikayelerin ortak paydaları esirlere akla gelmeyecek iÅŸkencelerin yapıldığıdır. Efsaneye göre bu zindana hapsedilen esirler arasında bir pagan da vardı. Zindan görevlilerinin hiçbirinin onun aslında kim olduÄŸundan haberi yoktu. Ona türlü iÅŸkenceler yaptılar. Hatta ipin ucunu kaçırıp daha önce denenmemiÅŸ teknikleri de uyguladılar. Günler sonunda vücudu ağır iÅŸkenceye dayanamayan pagan ölürken bir ÅŸeyler mırıldandı. Kimse bunun ciddi bir ÅŸey olduÄŸunu düÅŸünmedi. Paganın cesedi umulmadık ÅŸekilde eriyerek yok oldu. YaÅŸanan bu olaylar halkın kulağına varınca bazı ermiÅŸ kimseler paganın söylediklerinin lanet olduÄŸunu fark etti. YaÅŸamını yitiren Pagan, orada iÅŸkence gören insanların ruhlarının, Mesih’in dünyaya tekrar geleceÄŸi güne kadar zindanların içerisine ve duvarlarına hapsolmasını, Mesih’in geldiÄŸi gün ise; ruhların hesap sormak için serbest kalmasını dilemiÅŸti. Mesih’in dünyaya ayak bastığı gün, Yedi Kule Zindanları’nda iÅŸkence görüp ölen bütün insanların ruhları serbest kalacak ve kendilerine yapılan zülüm için hesap soracaklardı. Bu olaydan sonra günümüzde bile zindanda çığlıklar ve deÄŸiÅŸik lisanda cümleler duyulduÄŸu söylenir.


TUTANKAMON'UN LANETİ
Tutankamon'un mezarı keÅŸfedildiÄŸinde mezar hiç soyulmamış ve hazinesi yerli yerinde duruyordu. Bu Tutankamon'u diÄŸer firavunlardan ayıran önemli özelliklerinden birisiydi ama en önemlisi deÄŸildi. Çünkü en önemli özelliÄŸi mezarının açılmasıyla birlikte ortaya çıkan lanet söylentileriydi.
İngiliz arkeolog Howard Carter 1 Kasım 1922 günü Krallar Vadisi'nde hiç kazılmamış bir alan keÅŸfeder. Aslında bu bulduÄŸu yer bir giriÅŸtir. 26 Kasım'da kızıyla içeri girmeyi baÅŸarır. Gördükleriyle adeta dili tutulur. Mezar Mısır firavunu Tutankamon'a aittir ve etrafta el deÄŸmemiÅŸ paha biçilemez hazineler bulunmaktaydı. Ama gözüne bir yazı çarptı. Bu bir hiyeroglif yazıydı ve ÅŸöyle yazıyordu: ''Firavunun mezarına her kim dokunursa ölümün kanatları onu saracaktır.''
Bu keÅŸiften sonra bir dizi gariplikler yaÅŸanmaya baÅŸladı. Carter'in uÄŸurlu kanaryası nerden geldiÄŸi belli olmayan bir kobra yılanı tarafından yendi. Kobra, yılanı Mısır yöneticilerinin simgesidir. Mezarlığın bulunmasından birkaç hafta sonra kazıların finansal desteÄŸini saÄŸlayan İngiliz lordu hastalandı ve çok geçmeden öldü. Lordun ardından köpeÄŸi de ölünce lanet söylentileri iyice güçlendi. Lord Carnavron'un arkadaşı da cenazeye katılmak için geldiÄŸi Mısır'da, firavunun mezarını görmeye gitti ve 12 saat sonra yüksek ateÅŸten öldü. Ardından bir milyarder mezarı ziyaret ettiÄŸi gün ateÅŸlenerek öldü. Carter'ın yardımcısı Mace, ateÅŸ nöbetlerine tutulunca iÅŸi bıraktı ve 1928 yılında öldü. Bethell, Carter'ın diÄŸer yardımcısıydı ve 45 yaşında kan dolaşımı yetersizliÄŸinden öldü. Radyolojist Reid, Tutankamon'un kaç yaşında olduÄŸunu bulmak için X ışınları ile mumyada incelemeler yapıyordu. İngiltere'ye döndükten kısa bir süre sonra öldü. Bu ölümlerin ardından mezarlarda zehir üreten bir tür bakterinin olabileceÄŸi iddia edildi ancak bu hiç bir zaman kanıtlanamadı.


KUCHISAKE ONNA
1978 Aralık ayında Gufi ÅŸehrinde ortaya çıktı. Özellikle öÄŸrenciler arasında popüler oldu. Bu efsane büyük bir panik yarattığı için öÄŸretmenler ve veliler öÄŸrencileri okula götürürken grup oluyorlardı. Okul güzergahlarına polis ekipleri de yerleÅŸmiÅŸti.
​
Japonya'nın ilk modern ÅŸehir efsanesi olarak kabul edilmektedir. Bu efsanenin birden çok versiyonları bulunmaktadır ama en çok kabul edileni ÅŸu ÅŸekildedir: Gece sokakta yalnız başına gezen insanları kendine kurban olarak seçer. Yüzünde cerrahi bir maske vardır. Maskeyi çıkarmadan ''Ben güzel miyim?'' diye sorar. Hayır, cevabı alırsa kurbanını anında orada öldürür. Evet, cevabını alırsa maskesini çıkarır ve ''Peki ya ÅŸimdi?'' diye sorar. Evet, cevabını alırsa ondan uzaklaşır ve evine kadar takip edip öldürür. Hayır, cevabını alırsa kurbanının aÄŸzını keser ve kendine benzetir.
Kuchisaki Onna'nın neden bu hale geldiÄŸiyle ilgili anlatılar da mevcuttur. Bir hikayeye göre baÅŸarısız bir estetik ameliyattan sonra bu hale geliyor. DiÄŸer hikayeye göreyse aslında üç kadın bulunuyor. Üç kardeÅŸ. KardeÅŸlerden ilki bir ameliyattan, ikincisi bir trafik kazasından sonra kuchisake onna’ya dönüÅŸüyor. Üçüncü kardeÅŸ ise, diÄŸer kardeÅŸlerinin “korkunç” görüntüleri sebebiyle aklını kaybediyor ve o da kendisini onlara benzetiyor. Bazı hikayelere göre kurtulmanın ÅŸansları var. Sorularına belirsiz cevaplar verip kaçabiliyorsunuz ya da ''bekko-ame'' isimli Japon ÅŸekerini fırlatıyorsunuz ama birçok anlatıda Kuchisake Onna'dan kaçış yolu yok.


MEÇKEY (MEÇİK)
Türk ve Anadolu has bir kavram olan Meçkey, Tatarca bir kavramdır. Vampir anlamına gelmektedir. Anadolu'da ise çoÄŸunlukla mezarlarından kalkan ölüleri ifade etmek için kullanılır. Hem Anadolu hem de Batı kültürüne ait özellikler taşımaktadır. Bu varlıklar insan eti yer ve insan kanı içerler. ÇoÄŸunluÄŸunda ''taun'' adı verilen vebaya benzer bir hastalık olduÄŸuna inanılır. Anadolu inancından kambur yaÅŸlı bir erkek ya da kadın olarak tasvir edilir. Bu varlıkların geceleri beyaz bir kefen ile etrafta dolaÅŸtıkları, insanları dövdükleri, kaçırıp iÅŸkence ettikleri, evleri soydukları, çok hızlı bir ÅŸekilde koÅŸabildikleri, at ve silah kullanmayı bildikleri söylenir. Bu inanış Osmanlı'ya da geçmiÅŸtir. Onların aÄŸaç kovuklarında yaÅŸadıkları ve geceleri ortaya çıktıklarına inanırlardı. Meçkeylerin suda yaÅŸadığı da söylenmiÅŸtir. Bu yüzden çoÄŸu boÄŸulma vakalarının Meçkeyler yüzünden olduÄŸu düÅŸünülmektedir. Takvim-i Vekayi gaztesinin 69. sayısında ÅŸu ÅŸekilde onlardan bahsedilmiÅŸtir:
​
“Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye baÅŸlayınca resim saÄŸlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından TekinoÄŸlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki ÅŸakinin mezarına karşı durdu. Mezarlar açıldı. Cesetler yarım misli büyümüÅŸ, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüÅŸ, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar saÄŸlıklarında her türlü pis çirkin iÅŸi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüÅŸ Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaÅŸlarına bakılarak cellada verilmemiÅŸ ecelleri ile ölmüÅŸ kiÅŸilerdi. SaÄŸlıklarında yaptıkları yetmezmiÅŸ gibi ÅŸimdi de halka habis ruh olarak tebelleÅŸ olmuÅŸlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre, bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeÄŸine birer aÄŸaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haÅŸlanırmış. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezardan çıkarıldı. Göbeklerine birer aÄŸaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haÅŸlandı. Fakat hiç tesir etmedi. Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi. Bu hususda ÅŸer’an da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı.”


NAALE BAA
''Yarın gel'' demektir. 1990 yılında Hindistan'ın güneybatı bölgesindeki Karnataka'da patlak vermiÅŸtir. Köylüler kapılarına bu varlıktan korunmak için kapılarına ''naale baa'' yazıp korunuyorlardı. Zaman içinde ''naale baa'' bu varlığın adı haline geldi. Bu varlık sonsuza kadar yanında kalacak bir adam aradığı için diÄŸer bir adı da ''gelin ruhu'' olarak bilinmektedir. Efsanenin eski versiyonlarında yırtık pırtık bir elbise giyer, saçları darmadağındır ve kapıları çalıp sadaka ister. Yeni versiyonda ise sokaklarda dolaşıp erkekleri avlayarak onlar üzerinde hak iddia eder. Bu varlık genellikle ailenin tek para kazanan üyesi olan evin tek oÄŸlu veya erkeÄŸi için gelir. Bu yüzden sadece kaçıracağı erkek için deÄŸil tüm ailesi için uÄŸursuzluk getirir.

Umm Al Duwais
''Bir eÅŸeÄŸin ayakları, bir kedinin gözleri, bıçaklı eller, saçları gece kadar siyah, tatlı parfüm... O Umm Al Duwais'tir; hem korkunç hem güzel, hem tiksindirici hem de karşı konulamaz ve her bakımdan ölümcül.''
Bir tüccar kervanı kıyıya doÄŸru ilerlerken, güneÅŸ Arap çölünün çorak kumlarına vuruyordu. Onu arayanların isteklerini yerine getirebilen ve sorunlarını çözebilen güçlü bir cadının hikayelerini duymuÅŸlardı.
Ancak Umm Al Duwais'in yaÅŸadığı söylenen yere yaklaÅŸtıkça heyecanları korkuya dönüÅŸtü. Cadının göründüÄŸü gibi olmadığına ve gerçek formunun erkekleri bütünüyle yutan canavarca bir yaratığa benzediÄŸine dair söylentiler duymuÅŸlardı.
Tüccarlar, endiÅŸelerine raÄŸmen, dileklerinin yerine getirilmesi konusunda çaresizce yola devam ettiler. Sonunda Umm Al Duwais'in yaÅŸadığı söylenen maÄŸaraya vardıklarında, siyah saçlı, delici yeÅŸil gözlü güzel bir kadınla karşılaÅŸtılar.
"HoÅŸ geldiniz yolcular" dedi gülümseyerek. "Seni benim mütevazı evime getiren ÅŸey nedir?"
Tüccarlar nasıl ilerleyeceklerini bilemedikleri için tereddüt ettiler. Sonunda biri öne çıkıp konuÅŸtu.
"Senin büyük gücünü duyduk ey Umm Al Duwais " dedi. "Yıllardır bizi rahatsız eden bir sorunun çözümü için yardımınızı istiyoruz."
Umm Al Duwais, adam içinde bulunduÄŸu durumu anlatırken sabırla dinledi. BitirdiÄŸinde düÅŸünceli bir ÅŸekilde başını salladı.
"Sana yardım edebilirim" dedi. "Ama önce deÄŸerini kanıtlaman gerekiyor. Bana hoÅŸ bulacağım bir hediye ver, ben de isteÄŸini dikkate alacağım."
Tüccarlar maÄŸaradan ayrıldı ve cadıya bir hediye bulmak için yola çıktılar. Yılda yalnızca bir kez açan nadir ve güzel bir çiçeÄŸe rastlayana kadar çölü saatlerce aradılar.
Heyecanla maÄŸaraya döndüler ve çiçeÄŸi Umm Al Duwais'e sundular. Yakından inceledi ve sonra gülümsedi.
"Bu gerçekten deÄŸerli bir hediye" dedi. "DileÄŸini yerine getireceÄŸim."
Ve bununla birlikte maÄŸaranın gölgelerinde kayboldu.
Tüccarlar bundan sonra ne olacağını bilmeden endiÅŸeyle beklediler. Aniden çölde yankılanan kan dondurucu bir çığlık duydular. MaÄŸaraya koÅŸtular ama Umm Al Duwais'i gerçek formunda buldular: jilet gibi keskin diÅŸleri ve pençeleri olan garip bir yaratık.
Cadı onlara saldırdı ve onlar da hayatları için umutsuzca savaÅŸtılar. Ama sonuçta ona rakip olamadılar.
GüneÅŸ çölün üzerinde batarken duyulan tek ses rüzgarın uÄŸultusuydu. Tüccarlar gitmiÅŸti ve Umm Al Duwais bir kez daha maÄŸarasında yalnız başına bir sonraki kurbanını bekliyordu.
Umm Al Duwais'in efsanesi, ne pahasına olursa olsun güç ve zenginlik arayanlar için uyarıcı bir hikaye olarak bugün hala yaşıyor. Çünkü en sonunda çöküÅŸümüze yol açan ÅŸey genellikle en çok arzuladığımız ÅŸeyler olur.
Rashid, çölde saatlerce dolaÅŸtıktan sonra nihayet Umm Al Duwais'in topraklarının eteklerine ulaÅŸtı. Lanetli köye yaklaşırken ensesindeki tüylerin diken diken olduÄŸunu hissedebiliyordu. Rüzgâr ürkütücü bir ÅŸekilde uÄŸulduyordu ve hava ölüm kokusuyla ağırlaÅŸmıştı.
Köyün derinliklerine doÄŸru ilerledikçe Rashid, sanki köylüler bir ÅŸeyi dışarıda tutmaya çalışıyormuÅŸ gibi tüm kapı ve pencerelerin tahtalarla kapatıldığını fark etti. Aniden, tahtalarla kapatılmış pencerelerden birinin arkasından yüksek bir hışırtı sesi duydu. YavaÅŸça pencereye yaklaÅŸtı ve tahtaların arasındaki boÅŸluklardan baktı.
DehÅŸet içinde, bir grup sıska erkek, kadın ve çocuÄŸun odanın köÅŸesinde toplanmış olduÄŸunu gördü. Hepsi sıska ve solgundu, gözleri çökmüÅŸ, yanakları çökmüÅŸtü. Rashid onların Umm Al Duwais'in lanetinin talihsiz kurbanları olduklarını biliyordu.
Aniden arkasında yumuÅŸak bir fısıltı duydu. "Buraya gelmemeliydin canım" dedi boÄŸucu bir ses. Rashid arkasına döndüÄŸünde Umm Al Duwais'in arkasında durduÄŸunu, gözleri karanlıkta parıldadığını gördü.
"Benden kaçamazsın Rashid. Benim olacaksın" dedi keskin pençeleriyle ona doÄŸru atılırken.
Rashid onunla savaÅŸmaya çalıştı ama gücü insanın ötesindeydi. Kadın onu alt ediyordu ve yaÅŸam gücünün yavaÅŸ yavaÅŸ tükendiÄŸini hissedebiliyordu. Aniden büyükannesinin ona verdiÄŸi muskayı hatırladı. GömleÄŸinin altından çıkarıp Umm Al Duwais'in önüne kaldırdı.
Muska gözüne çarptığı anda Umm Al Duwais dehÅŸet içinde geri çekildi. Kan donduran bir çığlık attı ve ortadan kayboldu. Rashid, lanetli cinleri maÄŸlup ettiÄŸini, kendisini ve köylüleri onun gazabından kurtardığını biliyordu.
O günden itibaren ReÅŸid, Umm Al Duwais'i maÄŸlup eden cesur kahraman olarak tanındı. Köylüler onu övdü ve ona hediyeler yaÄŸdırdı; Rashid onun kaderini gerçekleÅŸtirdiÄŸini biliyordu.
Rashid lanetli köyden çıkarken tanık olduÄŸu dehÅŸeti asla unutamayacağını biliyordu. Ama aynı zamanda zafer kazandığını ve her zaman ülkedeki en kötü ÅŸöhretli cin olan Umm Al Duwais'i yenen kahraman olarak hatırlanacağını da biliyordu. Adadan ayrılırken Fatıma, Ahmed'e döndü ve ÅŸöyle dedi: "Ben " Seninle tanıştığım ve bu macerayı seninle yaÅŸadığım için çok minnettarım. Bana en karanlık efsanelerin bile mutlu sonla bitebileceÄŸini gösterdin."
Ahmed gülümsedi ve ÅŸöyle cevap verdi: "Hayatın güzelliÄŸi budur. Önümüzde hangi maceraların olduÄŸunu asla bilemeyiz. Ve onlarla nasıl yüzleÅŸeceÄŸimizi seçmek bize kalmıştır."
Anakaraya yaklaÅŸtıklarında Ahmed, Umm Al Duwais'in sudaki yansımasını gördü. Ona el sallıyordu ve o da adadan kaçmalarına yardım eden kiÅŸinin kendisi olduÄŸunu fark etti.
Fatima, Ahmed'in ifadesini fark etti ve bakışlarını takip etti. "Nedir?" diye sordu.
Ahmed, Fatima'ya döndü ve ÅŸöyle dedi: "Umm Al Duwais. Veda ediyor."
Fatima yansımaya baktı ve cadının yüzünü gördü. "TeÅŸekkür ederim Umm Al Duwais" diye fısıldadı.
Kıyıya adım attıklarında hayatlarının sonsuza kadar deÄŸiÅŸtiÄŸini anladılar. Korkularıyla yüzleÅŸip onları yenmiÅŸlerdi ve bunun için birbirlerine teÅŸekkür etmeleri gerekiyordu.
Ahmed, Fatima'ya döndü ve "Hadi eve gidelim" dedi.
Fatima gülümsedi ve elini tuttu. "Evet, hadi eve gidelim."
Alntıdır: https://vocal.media/horror/umm-al-duwais-the-tale-of-the-desert-witch

